Haziran 2020 Türkiye’nin Nabzı araştırmamızın en çarpıcı verilerinden biri, Türkiye siyasetinde, “liderlerin” ve siyasi figürlerin partilerin önüne geçmeye başlaması. Bu durumu, şimdiye değin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan özelinde zaten gözlüyorduk: ancak, Koronavirüs Pandemisi ile beraber, liderlerin veya bireysel siyasetçilerin bağlı bulundukları partilerin oy oranlarının çok daha ötesinde popülariteye sahip olmaya başladığını net biçimde ölçmeye başladık.
Bu durumda etkili faktörlerden birinin, Türkiye özelinde, 2018’de “Cumhurbaşkanlığı sistemine” geçilmesi ile beraber, siyasette dengelerin her zamankinden de fazla biçimde “liderlere” dayalı hale gelmesi olduğu söylenebilir.
Öte yandan, siyaset bilimciler ve politika uzmanları, Koronavirüs Pandemisi’nin dünya genelinde yaratacağı etkilerden birinin, “devletçiliğin” ve “milliyetçiliğin” güçlenmesi olacağını iddia ediyorlardı. Haziran 2020 “Türkiye’nin Nabzı” araştırmamızın verileri, bahsi geçen bu küresel potansiyelin yansımasının Türkiye’de şimdiden gözlendiğini düşündürüyor. Diğer bir deyişle, dış politikadan iç politikaya, siyasetin farklı alanlarında ve toplumsal reflekslerde daha merkeziyetçi, daha kontrolcü ve daha devletçi; dolayısıyla güçlü liderlere daha da odaklı yaklaşımların ön plana çıktığını öne sürebiliriz.
Koronavirüs Pandemisi kuşkusuz ki, sadece Türkiye için değil, tüm dünya için büyük bir şoktu. “Koronavirüs Krizi”nin dünya genelinde daha devletçi ve daha milliyetçi tutumlara yol açıp açmayacağını; bugün Türkiye’de ipuçlarını gördüğümüz durumun, dünyada nerelerde geçerli olacağını zamanla gözleyebileceğiz. Tabii, Türkiye’de bu tip reflekslerin kalıcı tutum değişikliklere yol açıp açmayacağını da, aynı şekilde zaman gösterecek.
Haziran 2020 araştırmamız çerçevesinde ölçtüğümüz ve “daha milliyetçi” olarak adlandırabileceğimiz tutumlardan biri, Libya Savaşı’na Türkiye’nin müdahilliğine olan desteğin sene başına göre büyük bir artış göstermesi. Benzer biçimde, “devletçi” bir refleks de, toplumun büyük çoğunluğunun yeni “bekçilik teşkilatına” olan desteği.
Mart 2020 Türkiye’nin Nabzı raporumuzda, Koronavirüs Pandemisi’nin yarattığı kaygı ve endişenin ülkemizde “güçlü liderliğe” doğru bir yönelişe neden olduğuna dikkat çekmiştik. O dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görev onayı ve popülarite oranları da önceki aylara yaklaşık 15 puanlık bir yükseliş göstermişti. Mart raporumuzda verilerimize dayanarak Türkiye için yapığımız tespitler dünya genelinde de gözlendi: Koronavirüs’ün yarattığı kaygı ile ülkelerin devlet başkanlarına desteğin artmasına Nisan ayından itibaren uluslararası medya kurumları da dikkat çekmeye başladı. Bu desteklerin kalıcı olup olmayacağını da zamanın göstereceğini ifade etmiştik: gerçekten de Koronavirüs Pandemisi’nin yarattığı ilk şok geçmeye başlarken, dünya genelinde liderlere yükselen desteğin de Mart öncesi seviyelere dönmeye başladığını gözledik. “Daha devletçi”, “daha milliyetçi” yaklaşımların da ne denli kalıcı olacağını ölçümlerimizle izlemeye devam edeceğiz.
Haziran 2020 itibariyle, dikkat çekici bir nokta da, ekonomiye yönelik negatif algılara rağmen muhalefet partilerine ciddi oy kayışları yaşanmaması. Normal şartlar altında, ekonomiye yönelik şikayetler arttığında seçmen davranışının da yeniden şekillenmesi beklenir. Türkiye’nin şu anki tablosunda ise, her ne kadar iktidar blokunu oluşturan Cumhur İttifakı’na olan destekte aşınma yaşansa da siyasetin güç dengelerinin ibresini muhalefetten yana değiştirecek bir kayış da gözlenmiyor.
Haziran 2020 itibariyle değişmeyen bir yaklaşım, Koronavirüs’e yönelik toplumsal kaygılarımız ve endişelerimiz. Toplumumuzun büyük çoğunluğu, normalleşme adımlarının fazla hızlı atıldığını düşünüyor ve “ikinci dalga” olasılığını oldukça yüksek olarak görüyor.
24 Temmuz, “Gazeteciler ve Basın Bayramı”: bu ayki “Türkiye’nin Nabzı”nda, bu ayın en çarpıcı verilerinden birisi sosyal medyanın giderek toplumumuzda etkili bir iletişim aracı haline geliyor olması. Ek olarak, veriler bireylerin sosyal medyada kendini “özgür” hissetmek istediğini göstermekte.
Basın Bayramı’nda gazeteciler için bir de sevindirici veri söz konusu: toplum gazetecilerin tutuklanmasına hoş bakmıyor. Her ne kadar, “güçlü devlet”, “güçlü lider” ve milliyetçilik, kontrolcü yaklaşımlar Koronavirüs Pandemisi ile beraber Türkiye’de algılarda etkili gözükse de; sosyal medya ve genel olarak “basın özgürlüğü” ile bireysel özgürlüklerin toplumun algılarında “kırmızı çizgiler” olduğunu öne sürebiliriz.