Referandum Araştırması ve YAŞ Krizi Üzerine Değerlendirmeler - Ağustos 2010
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin genel başkanlığına gelmesi, 12 Eylül’de yapılacak olan kısmi anayasa değişiklik referandumu ve son olarak da YAŞ toplantılarında ortaya çıkan atama krizi ile  Türk siyasi hayatı yine hareketli günler yaşamaya başladı. AK Parti karşısında ciddi bir muhalefet yapma vaadi ve beklentisi ile ana muhalefet liderliği görevine başlayan Kılıçdaroğlu’nun bu beklentiyi görev yaptığı birkaç ayda tam olarak başardığını söylemek oldukça zor.    Bu yıl YAŞ toplantısı, geçmiş yıllara oranla daha uzun ve tartışmalı geçti. Siyasi iktidarın, komuta kademesinin şekillenmesi konusunda askerlerle ters düşmesi ve kendi tercihinde ısrar etmesi, kamuoyunda “hükümetin ilk defa ciddi biçimde askerler üzerinde otorite kurması” ve “askeri teamüllere karşı kendi yetkisini kullanması” olarak yorumlandı. Araştırma bulguları, sivil otoritenin bu süreçte takındığı tutumun, halk tarafından -büyük oranda- olumlu karşılandığını göstermektedir.    12 Eylül’de yapılacak olan referanduma 1 ay kala ve YAŞ toplantılarında ortaya çıkan atama krizi esnasında ve krizin çözümü sonrasında gerçekleştirilen bu araştırmanın özet bulguları aşağıda sunulmuştur.   Referandumdaki oyunuz ne yönde olacak? Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişiklik teklifinin birkaç maddesini kısmi olarak iptal etmesi sonucunda 12 Eylül’de referanduma gidilecektir. Araştırma sonucuna göre, referandumda pakete HAYIR diyeceğini belirtenlerin oranı %33,6 iken, EVET diyeceğini belirtenlerin oranı %49,6 şeklinde gözükmektedir. Mayıs ayı sonlarında gerçekleştirdiğimiz araştırmayla karşılaştırıldığında evet oylarında 5,5 puanlık bir artış ve hayır oylarında ise yaklaşık 4 puanlık bir azalma gözlenmiştir. Referandumda hangi yönde oy kullanacağı konusunda kararsız olan, sandığa gitmeyeceğini veya geçersiz oy kullanacağını ifade edenlerin toplam oranı ise %15 civarındadır.   Mayıs ayından bu güne değin evet oylarındaki ciddi artışın ve hayır oylarındaki düşüşün birkaç sebebi olabilir. Güncel sebep, bizce Başbakan’ın YAŞ toplantılarındaki tutumudur. YAŞ öncesi ve sonrası yapılan çalışmalarda, seçmenin EVET yönünde tercihinin arttığı gözlenmiştir. Bu, demokratik hassasiyetlerin kamuoyunun tercihini şekillendirmede belirleyici olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bir diğer sebep, HAYIR kampanyasını yürüten parti ve liderlerin, kitleleri ikna edememeleridir. Anayasa değişikliği karşıtı cephe, insanlara neden HAYIR demeleri gerektiğini somut olarak ortaya koyamamaları HAYIR oylarının EVET oyları karşısında güç kaybetmesi sonucunu doğuruyor.    Referandumda kullanılacak oy ile ilgili gündemi meşgul eden önemli bir diğer konu da MHP’li ve BDP’li seçmenlerin tavrının ne olacağıdır. Araştırma bulgularına göre, 29 Mart yerel seçimlerinde MHP’ye oy verdiğini ifade edenlerin %27,5’i ve BDP’ye oy verdiğini ifade edenlerin yaklaşık %30’u referandumda EVET oyu kullanacağını belirtmiştir. MHP’li ve BDP’li seçmenlerin oyunun rengini anlamak amacıyla siyasi kimlikler yönünden bakıldığında, kendisini Ülkücü olarak tanımlayanların %38,7’si ve kendisini Kürt milliyetçisi olarak tanımlayanların da %64’ü referandumda EVET oyu kullanacağını ifade etmiştir. Bu veriler, MHP ile BDP’in, anayasa değişikliği noktasında kendi tabanlarının önemli bir kısmı ile ters düştüğünü göstermektedir. Eğer referandumda çıkan sonuç bu veriler ile paralellik gösterirse, referandum ertesinde her iki partide ciddi bir iç tartışma ve muhasebe döneminin başlaması kaçınılmaz olacaktır.    Demografik özelliklere göre referandumda kullanılacak oyun rengine baktığımızda ise; erkeklerin kadınlara göre, eğitim seviyesi daha düşük olanların yüksek eğitimlilere göre ve göreli olarak düşük gelirlilerin yüksek gelirlilere göre daha yüksek oranlarda EVET oyu kullanacakları anlaşılmaktadır.   YAŞ toplantısı, atama krizi ve sivil-asker ilişkileri YAŞ toplantılarında Başbakan’ın temsil ettiği sivil yönetim ile askerler arasında ortaya çıkan ve atama krizi olarak tanımlanan bazı üst düzey askeri komutanların kritik görevlere getirilip getirilmemesi konusu kriz büyümeden çözüme kavuşturulmuştur. Bu atama krizi kamuoyunda “askeri teamüllerin alt üst edilmesi” ve sivil iktidarın göreli de olsa bir başarısı şeklinde yorumlanmıştır. Araştırma bulgularına göre, Başbakan Erdoğan’ın YAŞ toplantılarında takındığı tutum ve davranışları doğru bulan ve destekleyenlerin oranı %48,3 iken, yanlış bulan ve desteklemeyenlerin oranı %32,8’dir.    CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun YAŞ toplantıları esnasında dile getirdiği “Hükümet askerin teamüllerine karışmasın” şeklindeki askere dolaylı destek içeren sözü katılımcıların %36,4’ü tarafından destek görürken, %51,5’i tarafından desteklenmemiştir.   Genelkurmay Başkanlığı’nın doğrudan Savunma Bakanlığı’na bağlanması, 15. Maddenin Anayasa’dan çıkarılması tartışmaları sürerken, sivil-asker ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusunda halkın algısını tespit etmek amacıyla kurgulanan “demokratik yönetimlerde ordu hükümete mutlaka itaat etmelidir" şeklindeki yargıya katılımcıların %56,5’i katılırken, %32,7’sinin katılmadığı belirlenmiştir.    Bugün seçim olsa… Araştırma bulgularına göre; bugün seçim olsa seçmenlerin %16,3’üne varan kararsız, cevapsız ve protesto oyları dağıtılmadan %43,1’inin AK Parti’ye, %24,5’inin CHP’ye ve %9,4’ünün de MHP’ye oy vereceği anlaşılmaktadır. 29 Mart il genel meclisi oyları ile karşılaştırıldığında; CHP’nin oy oranında ciddi bir değişim olmadığı ve MHP’nin oylarında ise 6,5 puan civarında bir azalma olduğu görülmektedir. İktidar partisi  ise 29 Mart yerel seçimi ile karşılaştırıldığında oy oranını önemli ölçüde (yaklaşık 5 puan) artırmış gözükmektedir.    Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na gelmesiyle yakaladığı ciddi oy sıçraması aradan geçen 2-3 ayda devam ettirilememiş ve partinin oy oranı tekrar eski haline gelmiş gözükmektedir. Bu sıçramada Baykal’ın istifası ve sonrasında Kılıçdaroğlu ile birlikte yakalanan yeni heyecan dalgası etkili olmuştu. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin yeni lideri olmasıyla uzun yıllardır yaptığımız araştırmalara göre ilk defa Mayıs 2010 tarihinde %30 çıtasını aşmıştı.   Kurumlara Güven Bu ay gerçekleştirdiğimiz araştırmanın bulgularına göre Türkiye’de en fazla güven duyulan kurum polis teşkilatı olmuştur. Bunu sırasıyla Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Başbakanlık ve Hükümet izlemektedir. Daha sonra ise Genelkurmay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi, diğer yargı ve mahkemeler gelmektedir. Bu üç kurum son 3 yıldır değişik tarihlerde gerçekleştirdiğimiz araştırmalar içerisinde en düşük puanı bu ay ki araştırmada almıştır. Son yıllarda hükümet ile askeri ve yargı kurumları arasındaki gerilim ve tartışmalardan askeri ve yargı makamlarının yıprandığı ve güven kaybına uğradığı görülmektedir.    En çok güvenilen lider Başbakan Erdoğan en güvenilir parti lideri sıralamasında %46 ile yine ilk sırada yer almaktadır. İkinci sırada ise %20,9 ile CHP’nin yeni lideri Kılıçdaroğlu gelmektedir. MHP lideri Bahçeli ise %5,7 ile  üçüncü sırada gözükmektedir. Mayıs 2010 araştırması ile karşılaştırıldığında Tayyip Erdoğan’a olan güvenin 7,5 gibi yüksek bir puan artışı olduğu ve Kılıçdaroğlu’na duyulan güvende ise küçük bir azalmanın olduğu gözükmektedir.   En çok beğenilen siyasetçi ve devlet adamı Yaşayan Türk siyasetçi ve devlet adamları arasında en beğenilen kişi önceki araştırmalarda olduğu gibi yine %26,7’lik oran ile Başbakan Erdoğan olmuştur. Erdoğan’ı %9,6 ile Cumhurbaşkanı Gül ve %7,3’lük oran ile Kılıçdaroğlu izlemektedir.